Trenle seyahat etmeyi her zaman çok sevmişimdir. Camdan dışarı bakarken değişen manzarayı izlemek, istasyonlarda kısa molalar vermek… Her biri bende tarif edilmez bir huzur yaratıyor. Rayların üzerinde ilerleyen o ritmik ses, zihni adeta dinlendiriyor.
Birkaç hafta önce günübirlik Eskişehir gezim sırasında bu hissi yeniden hatırladım. Trenle kısa bir yolculuk bile bana iyi gelirken, aklıma daha önce büyük bir keyif alarak yaptığım Turistik Doğu Ekspresi maceram geldi.
Eşimle birlikte bu yolculuk yapılacaklar listemizdeydi. 2020 yılında, evlilik yıldönümümüzde, büyük bir şansla bilet bulabilmiştik. O an ikimiz için de unutulmaz bir hediye oldu. Ancak küçük bir detay planı değiştirdi: Ankara–Kars yönüne bilet bulamamıştım.
BİLETLER DAKİKAR İÇİNDE TÜKENİYOR, BU YIL FİYATLAR BİRAZ DAHA ARTTI
Biletler gerçekten dakikalar içinde tükeniyor. Ve bu durum yıllardır değişmiyor. 2025-2026 kış sezonu için çıkan biletler için TCDD’nin sitesine baktığımda seferlerin dolu olduğunu gördüm. Fiyatlar geçen sezona göre yüzde 15 ila 17 arasında artmış durumda. Bu yıl iki kişinin ücreti 12 bin ila 17 bin TL arasında değişiyor. Ankara-Kars yönündeki turlar için de iki kişinin ödemesi gereken ücret 50 bin TL’yi buluyor.

Fotoğraflar: İsmail SARI
Ben de o zamanlar çözümü Kars’a uçakla gitmekte buldum. Dönüş için treni kullandım, yani Kars’tan Ankara’ya olan rotada, yer bulmak biraz daha kolaydı. Bu yıl şansınızı bir de böyle deneyin… Ankara’dan yola çıkmak şart değil, bu eşsiz yolculuğu “ters yönde” deneyimlemek de oldukça keyifli…
RAYLAR ÜZERİNDE EVİMİZDE GİBİ…
Trene bindiğimizde ilk işimiz kompartımanımızı biraz renklendirmek oldu. Küçük ışık şeritleri astık, mumlarımızı yerleştirdik, yanımıza aldığımız atıştırmalıkları ve yiyecekleri düzenledik. Küçük bir ısıtıcıyla kendi yemeğimizi bile hazırladık.
Turistik Doğu Ekspresi ilk popüler olduğunda, yolcular yanlarında küçük piknik tüpleri getirip trenin içinde yemek yapıyordu. Ancak bu durum güvenlik açısından risk oluşturduğu için bir süre sonra tamamen yasaklandı. Artık vagonlar arasında bu tür ekipmanlarla geçiş yapmak da mümkün değil.

Benim yolculuk yaptığım dönemde elektrikli ısıtıcılar için bir kısıtlama yoktu, bu yüzden rahatlıkla kullanabiliyorduk. Fakat aradan epey zaman geçti; şimdi bu konuda daha sıkı kurallar uygulanıyor olabilir. Kompartımanlar oldukça konforlu: iki kişilik ranza, mini buzdolabı ve lavabo bulunuyor.
KARS’TAN SİVAS’A, ORADAN ANKARA’YA
Dönüşte tren Sivas’ta duruyor. Hatırladığım kadarıyla burada yaklaşık 3-4 saatlik bir mola süresi veriliyor ve bu süre şehri gezmek için fazlasıyla yeterli. Tren garda beklerken yolcular için ücret karşılığında şehir turu düzenleyen araçlar bulunuyor. Bu araçlarla hem Sivas şehir merkezini hem de Divriği’yi gezme imkânı var.

Biz de bu zamanı değerlendirmek istedik ve tura katıldık. İlk durağımız Divriği Ulu Camii oldu. Caminin taş işçiliği gerçekten nefes kesici; her detayında ayrı bir sanat var. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu yapı, taşın adeta dantel gibi işlendiği muhteşem bir eser.
Daha sonra Sivas merkeze döndük. Burada Sivas Atatürk ve Kongre Müzesi’ni gezme fırsatımız oldu. Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı o binada dolaşırken, tarihin sayfaları arasında kısa bir yolculuk yaptım adeta. Kültür, tarih ve doğa bu yolculukta gerçekten iç içe geçiyor. Doğu Ekspresi sadece manzaralarla değil, bu duraklardaki hikâyelerle de büyülüyor.

EĞER TRENE ANKARA’DAN BİNMİŞ OLSAYDIK…
Biz dönüş yönünde yolculuk yaptık ama eğer Ankara’dan Kars’a gitmiş olsaydık, rota şu şekilde ilerleyecekti: Tarihi Ankara Garı’ndan hareket eden tren, Erzincan ve Erzurum’da duruyor. Duraklarda şehir turları düzenleniyor. Kış aylarında karla kaplı bu topraklar, pencereden bakarken adeta bir tablo gibi görünüyor. Tren Erzurum’a vardığında ise lezzet tutkunlarını durdurulamaz bir şekilde Çağ Kebabı karşılıyor.
MASALSI BİR ŞEHİR: KARS’TA NERELER GEZİLMELİ?
Kars, yürüyerek gezilecek kadar kompakt ama her köşesiyle büyüleyici bir şehir. Soğuk havasına rağmen insanın içini ısıtan bir enerjisi var. Şehre ilk adım attığımızda kendimizi tarih, mimari ve doğal güzelliklerin iç içe geçtiği bir zaman tünelinde bulduk.

İlk rotamız doğal olarak Kars Kalesi oldu. Şehrin hemen üzerinde, yüksek bir tepeye kurulmuş bu kale; taş duvarları, surları ve aşağıda uzanan şehir manzarasıyla oldukça etkileyici. Kalenin tepesinden baktığınızda şehrin taş binaları ve uzakta parlayan kar örtüsü bir tablo gibi görünüyor. Rüzgâr sert esiyor ama manzara öyle güzel ki insan bir süre oradan ayrılamıyor.
Kaleden indikten sonra şehrin ara sokaklarına daldık. Her bir sokak, sanki geçmişten bugüne taşınmış gibiydi. Rus döneminden kalma mimarisiyle Kars gerçekten bambaşka bir atmosfere sahip. Taşlardan yapılmış tarihi binalar, yüksek tavanlı evler, demir işlemeli balkonlar… Her biri ayrı bir hikâye anlatıyor.
Biz müze gezmeyi seven bir çiftiz, bu yüzden sıradaki durağımız Kars Arkeoloji ve Etnografya Müzesi oldu. Müze, bölgenin binlerce yıllık tarihini çok güzel bir şekilde yansıtıyor. Urartu dönemine ait eserler, eski el dokumaları, geleneksel kıyafetler… Özellikle taş eserler salonu, geçmişin izlerini adeta canlı bir şekilde hissettiriyor. Sessiz, sade ama bir o kadar da etkileyici bir müze.

DOĞANIN SESSİZ BÜYÜSÜ: ÇILDIR GÖLÜ VE ANİ HARABELERİ
Kars gezimizin en unutulmaz kısmı ise şehir dışındaki duraklardı: Çıldır Gölü ve Ani Harabeleri. Kışın ortasında donan Çıldır Gölü, bembeyaz bir masal diyarı gibi. Gölün üzerinde yapılan atlı kızak turu, hem nostaljik hem de büyüleyici bir deneyim. Kızak kayarken duyulan çıtırtı, gölün üzerinde yankılanan rüzgâr sesi… O anın sakinliği insana huzur veriyor. Sıcak çayımızı yudumlarken, gölün üzerindeki gün batımıyla zamanın nasıl geçtiğini anlamadık bile.
Sonraki rotamız, beni belki de en çok etkileyen yer oldu: Ani Harabeleri. Burası, gerçekten kelimelerle anlatılması zor bir yer. Yüzlerce yıl öncesinden kalan taş yapılar, derin bir vadinin kıyısına dizilmiş gibi duruyor. Kiliseler, katedraller, kemerli köprü kalıntıları… Hepsi sessiz ama bir o kadar da görkemli. Ani’nin atmosferi insana hem hayranlık hem de hüzün hissettiriyor. Orada, zamanda yolculuk yapıyormuş gibi hissettik.
Kars’tan ayrılırken içimde tarifsiz bir huzur vardı. Hem tarih hem doğa hem de kültür anlamında bu kadar zengin bir coğrafyada bulunmak, gerçekten unutulmaz bir deneyimdi.
Spot fotoğrafı: Alamy
En Son Tv sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.




