İSTANBUL’UN SONBAHAR GÜZELİ: KUZGUNCUK
İstanbul aşığı biri olarak listeye önce İstanbul’dan başlamadan olmazdı. Kalabalığı ve trafiği yorucu olsa da bu şehirde kaybolmak her zaman büyüleyici bir deneyim. Her köşesi ayrı bir hikâye, her sokağı ayrı bir keşif… Şu sıralar keşfedilecek adres ise Kuzguncuk. Sık sık yolumu düşürmeye çalışırım. Sonbaharın tam hissedildiği kasım ayında ise semtin atmosferi daha da etkileyici. Ana cadde İcadiye’de yürümek çok keyifli.
Bu cadde üzerinde kahve molası verebileceğiniz birçok kafe var. Bu rotada asla es geçmemeniz gereken sokak ise Uryanizade. Renkli evleriyle bilinen bu sokak harika bir fotoğraf arka planı sunuyor. Bir diğeri de Simitçi Tahir Sokağı… Tabii Meşhur Perihan Abla dizisinin çekildiği sokağa uğramadan da olmaz. Diziye aşina olun ya da olmayın, o sokakta yürümek bile sizi bambaşka bir İstanbul’a götürüyor.

Kuzguncuk dışında İstanbul’da kasım ayında yapılacak en güzel şeylerden biri de yürüyüş yapmak… Yeniköy’den başlayıp Büyükdere İskelesi’ne kadar uzanan rotada yürümenizi tavsiye ederim. Yol boyunca ağaçlar arasından süzülen Boğaz manzarası eşliğinde, şehrin karmaşasından uzaklaşmak mümkün. Rota sonunda simit çay keyfi ise bu güzel yürüyüşün bonusu…

ŞİMDİ TAM ZAMANI: TRİLYE
Biraz İstanbul’dan uzaklaşayım ama şehre de yakın olayım derseniz, Bursa’ya bağlı Trilye en güzel adreslerden biri. Mudanya’dan kolayca ulaşılabilen bu saklı sahil kasabası, Marmara Bölgesi’nin keşfedilmeyi bekleyen güzelliklerinden. Kasım ayının serin ve hafif rüzgârlı havası eşliğinde dar sokaklarda yürüyüş yapmak, deniz manzaralı çay bahçelerinde sıcak bir kahve molası vermek için tam zamanı. Zeytin ağaçlarıyla çevrili sakin atmosferi, kafa dinlemek isteyenler için ideal bir ortam sunuyor. Küçük pansiyonlarda konaklama seçenekleri ise Kasım ayında hâlâ uygun fiyatlarla bulunabiliyor.

SONBAHAR HUZURU: CUMALIKIZIK
Bursa’ya yolunu düşürenler burayı da mutlaka listeye eklemeli… Osmanlı’dan bugüne ulaşmış dokusunu neredeyse hiç kaybetmemiş bu tarihi köy, sadece Bursa’nın değil, Türkiye’nin de göz bebeği. Sabah erkenden gidin ve o meşhur köy kahvaltısını sakın kaçırmayın. Sonbaharda ise köy bambaşka bir güzelliğe bürünüyor; sararan yapraklar, altın tonlarına bürünmüş taş sokaklar ve hafif serin rüzgârlar, burayı adeta bir fotoğraf cennetine çeviriyor. Taş sokaklarda yürürken bol bol fotoğraf çekmekten kendinizi alamayacaksınız.

AKTİVİTESİ BOL: SAPANCA
Yine İstanbul’dan çok uzaklaşmadan sonbahar rotası yapmak istiyorsanız Sapanca doğru bir seçenek…Bir yanda sakin göl manzarası, bir yanda yemyeşil orman yürüyüşleri… Özellikle benim gibi bisiklet tutkunuysanız, burada pedallamak tam bir keyif; rüzgârı hissederek sonbaharın hafif serin havasında dolaşmak insanın ruhunu açıyor.
İsterseniz kano da kiralayıp, gölde sessiz ve farklı bir macera yaşayabilirsiniz. Kuş sesleri eşliğinde suda süzülmek, yaprakların suya yansıyan renkleriyle buluşmasıyla ayrı bir büyü yaratıyor. Hiçbir şey yapmadan sadece göl kıyısında oturup, sonbaharın renk cümbüşünü izlemek bile başlı başına bir huzur deneyimi sunuyor.

GÜNÜBİRLİK BİR SONBAHAR MASALI: ESKİŞEHİR
Kasım ayının serin ama yumuşak ışıkları altında Eskişehir, günübirlik kaçamak için mükemmel bir rota sunuyor. Yüksek hızlı trenle birkaç saatte şehir merkezine ulaşmak mümkün; yol boyunca camdan akıp giden manzaralar, sararan ağaçlar ve hafif rüzgâr, sonbaharın dinginliğini hissettiriyor.
Odunpazarı’nın renkli Osmanlı evleri, taş sokakları ve kahve kokulu atmosferi, şehre adım attığınız anda sizi tarih ve sanatla buluşturuyor. Sonbaharın yumuşak ışığında her köşe, fotoğraf karesine dönüşüyor; yapraklar, duvar resimleri ve ıslak taşlar şehrin ruhunu daha da canlı hâle getiriyor.
Günübirlik keşifte Ataol Behramoğlu Kitaplığı ve Edebiyat Müzesi, Kurtuluş Müzesi, Odunpazarı Modern Müze gibi duraklar kültürel bir yolculuk sunarken, Porsuk Çayı boyunca gondollarla süzülen manzaralar ve göl kenarında kahve molaları sonbaharın tadını çıkarmak için ideal. Eskişehir’in simgesi çi börek ile Balaban köfteyi tatmadan sakın dönmeyin…

SESSİZ SAKİN: ADATEPE
Kasım ayının serin rüzgârları Kaz Dağları’nın eteklerinden Edremit Körfezi’ne doğru eserken, Adatepe bambaşka bir sessizliğe bürünür. Zeytin ağaçlarının yaprakları sararıp yere düşer, taş evlerin arasında hafif bir sonbahar kokusu dolaşır.
Adatepe keşfetmekten en çok keyif aldığım adreslerden biri… Her gidişimde farklı bir detay yakalıyorum. Burası, Cumhuriyet öncesinde zeytin ve hayvancılıkla geçinen Rum ve Türk ailelerin yaşadığı bir köydü. Mübadele döneminde Rumlar köyden ayrılmış, Türk aileler kalmış. O günden bu yana köy, taş mimarisiyle doğallığını koruyarak günümüze kadar ulaşmış.

Bugün Adatepe, sit alanı içinde yer aldığı için Türkiye’nin en iyi korunmuş köylerinden biri. En eski yapılar 250 yılı aşkın bir geçmişe sahip. Köyde zeytinliklerin arasında küçük butik oteller, ev yapımı ürünler ve sakin sokaklar dikkat çeker. Kasım’da köyü gezmek, doğanın döngüsünü hissetmek için en uygun zaman.
OSMANLI İMPARATORLUĞU’NUN İNCİSİ: SAFRANBOLU
Karadeniz’in önemli turistik şehirlerinden biri Safranbolu… 17. yüzyılda zirveye ulaşan ve Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerini sergileyen bu kasaba, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de yer alıyor. Arnavut kaldırımlı sokaklarında yürürken her adımda tarihle iç içe olduğunuzu hissediyorsunuz; restore edilmiş tarihî evler, camiler, hanlar, hamamlar ve çeşmeler adeta bir açık hava müzesi gibi karşınızda duruyor.
Daha önce iki kez sonbaharda yolumu bu güzelliğe düşürdüm. Sararmış yapraklar, hafif serin hava ve altın rengine bürünmüş sokaklar kasabaya bambaşka bir ruh katıyor. Gerçekten burada yürümek çok güzeldi, onlarca fotoğraf çektim. Sonbahar gerçekten de Safranbolu’ya çok yakışıyor. Cinci Hamamı, Köprülü Mehmet Paşa ve İzzet Mehmet Paşa Camileri, İncekaya Su Kemeri, Eski Belediye Binası ve Saat Kulesi şehrin en önemli turistik mekânları arasında. Mutlaka rotanızda olsun. Benim favorim ise dar sokaklarda kaybolmak ve her köşede tarihin sessiz izlerini hissetmek oldu.

HAFİF SERİN RÜZGÂR EŞLİĞİNDE YÜRÜMEK: AMASRA
Amasra hem tarihî hem de doğal güzellikleriyle beni her zaman büyüleyen bir Karadeniz rotası. İki doğal limanın etrafına dizilmiş büyüleyici evlerinde yürürken, zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyorsunuz. Kumlu plajları, küçük balık lokantaları ve deniz kenarında yürüyüş yapmak, burayı sadece göze değil, ruhunuza da iyi gelen bir yer hâline getiriyor. İlkbahar ve yaz ayları daha uygun zamanlar gibi bilinse de sonbaharda biraz daha kalabalığın çekilmesiyle bölge daha huzurlu bir hal alıyor.
Sararmış ağaçlar ve hafif serin rüzgâr eşliğinde yürümek, kasabaya ayrı bir huzur katıyor. Amasra Kalesi ise tarih meraklıları için ayrı bir keyif. Roma ve Bizans izlerini taşıyan kaleden manzara muhteşem; denizle iç içe oluşu ve kasabanın tüm panoramasını sunması insanı adeta büyülüyor.

SONBAHARIN BÜYÜSÜ: KAPADOKYA
Kapadokya, Nevşehir’in incisi… Her mevsim kendine özgü bir güzelliğe sahip ama asıl büyüsünü sonbaharda gösteriyor. Ağustos ayında Kültür Yolu Festivali için bölgedeydim; festivalin enerjisi muhteşemdi ama yaz sıcağı, taş yapılar arasında dolaşırken insanı biraz zorluyordu. Yine de sabahın ilk ışıklarında gökyüzünü dolduran rengârenk balonlar, vadiler arasında yankılanan sessizlikle birleşince tüm yorgunluğu unutturuyordu. Yine de Kapadokya’yı sonbaharda yaşamak bambaşka bir deneyim…
Sarı, turuncu ve kızıl tonlara bürünmüş vadilerde yürümek; özellikle Göreme ve Ihlara Vadisi’nde, sanki bir ressamın fırçasından çıkmış bir tabloya adım atmak gibi. Kışın kar altındaki görüntüsü büyüleyici olsa da, sonbaharın o dingin havası ve altın ışığı bölgeye tarifsiz bir huzur katıyor.
Peribacalarının gölgesinde, taş evlerin arasında yürürken hem tarihin hem doğanın kalbine dokunuyorsunuz. Zelve ve Paşabağlar’daki mantar başlı peribacaları, Uçhisar’ın zirvedeki kalesi, Avanos’un el emeğiyle dolu sokakları ve Kızılçukur Vadisi’nin gün batımı manzarası… Hepsi, yürümeyi sevenler için unutulmaz birer durak…

TARİHİN İZİNDE: GÖBEKLİTEPE
Şanlıurfa’da, tarihin tozlu perdesini aralayan büyüleyici bir yer: Göbeklitepe. Kasım ayının yumuşak güneşi, taşların yüzeyinde dans ederken, bozkırın altın tonları mistik bir sessizlikle birleşir. Sıcakların azaldığı bu mevsimde, kalabalıklar da çekildiği için bölgeyi sakince gezmek, geçmişle baş başa kalmak için en doğru zaman.
Göbeklitepe’den ayrıldıktan sonra Şanlıurfa kent merkezine uğrayıp Balıklıgöl’ü ziyaret edebilirsiniz. Çarşılarda dolaşırken Urfa fıstığı, isot biberi ve bakır işçiliği ürünlerinden almayı unutmayın. Gün batımına doğru Urfa Kalesi’ne çıkıp şehrin kızıl tonlara bürünen manzarasını izlemek ise günü tamamlamanın en güzel yolu…
Fotoğraflar: iStock, Alamy
En Son Tv sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.




