
TRABZONX HABER MERKEZİ-Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ)Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Ulusoy Trabzon Sanatlar Galerisinde resim sergisi açtı. Sanat galerisinde Ulusoy’u ziyaret ettik. Birbirinden güzel o muhteşem tabloları karşısında hayranlığımızı gizleyemedik. Ulusoy ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Çizdiği resimlerin yanı sıra mütevazi kişiliği ile sanatseverlerin büyük beğenisini kazanan Ulusoy, sorularımıza içtenlikle cevap verdi. Ulusoy, sanat alanındaki hedeflerini açıkladı. İşte Ulusoy ile gerçekleştirdiğimiz o keyifli söyleşi: 4-5 YAŞINDA BAŞLADIM İlk resim aşkı nasıl başladı sizde? Bu tamamen içgüdüsel bir şey olsa gerek. Çünkü ben küçükken 4-5 yaşlarındayken bile oyuncak olarak boya kalemleri ve defterleri kullanırdım ve herkes bana bunları hediye ederdi. Çocukluktan itibaren sürekli çizen boyayan biriydim. İlkokul, ortaokul böyle devam etti. Lisede artık resimlerim okulun duvarlarına asılır hale geldi. Resim öğretmenlerim de bunu meslek olarak yapmam konusunda beni motive ediyorlardı. Bu benim de hayalimdi aslında. Fakat yaşadığım şehirde bir akademi yoktu bu anlamda. Dolayısıyla matematik, fizik ve pozitif branşlarda da oldukça başarılı bir öğrenciydim. YÜKSEL BAYDAR’IN ATÖLYESİNDE ÇALIŞIYORUM Bunu hobi olarak devam ettirebilirsin, sen başka bir mesleğe geç bu başarıyı da boşa harcama telkinleri sonucunda işte Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesine girdim ve 89 yılında oradan mezun oldum. Ondan sonra anesteziyoloji ve reanimasyon anabilim dalında Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde uzmanlık eğitimi aldım. Yoğun bakım anestezi birim alanlarında akademisyen olup aynı anabilim dalında öğretim üyesi olarak devam ederken 2007 yılından itibaren bu aralarda hobi olarak çizimleri bir profesyonel ressamın yanında atölyede eğitim süreciyle rotasını değiştirdim. 2007’den beri Yüksel Baydar’ın atölyesinde çalışıyorum. Ara ara kesintiler oldu bu süreçte ve o atölye sayesinde işte geleneksel sergilere, Ankara’daki sergilere vs. tek tek resimlerle katıldığım zamanlar oldu. Burada gördüğünüz resimler son 4 yıldaki eserler. Ve bu benim ilk profesyonel kişisel resim sergim. HEP HAYALİMDİ… O geçiş sürekli kafanızın bir tarafında vardı… Hep hayalimdi. Aynı galeriye gelen aile dostumuz, bir hanımefendi bana son 3-5 yıl boyunca ‘hadi gel başla bir şey kaybetmezsin, haftada 3 gün vakit ayırabilirsin’ diye sürekli motive ediyordu. Benim de üzerimde bir tedirginlik vardı. Başlarsam devam ettirebilir miyim? Başka görevde sorumluluklarım var. Bir yandan iş stresi var. Ama onun da motivasyonuyla başladım o atölyeye sonra arkası geldi. TRABZON, TÜRKİYE’NİN FLORANSA’SI AMA… Tıp fakültesinde yoğun bakım bilim bölüm başkanıyım, anesteziyoloji ve reanimasyon Ana Bilim Dalı öğretim üyesiyim. Yaklaşık 35 yıldır Trabzon’da yaşıyorum. Bu şehir aslında metrekareye en fazla sanatçının düştüğü bir şehir, Türkiye’nin Floransa’sı olarak anılan bir şehir. Ama o Floransa’daki sanat ortamının sadece emekçi kısmı var ama onun sergilenme, talep edilme arzın karşılığında o eserlerin değer görmesi, bir sürü galerilerde istenildiği zaman sergilenebilmesi gibi fiziksel alanlarda çok ciddi eksiklikler var. Yani burada Floransa’nın sadece bir ayağı var ama geri kalan ayağı yok. BİREYSEL ANLAMDA GELİŞİM OLMAZ Sanatçı eserlerini sergileyemezse, sanatseverler koleksiyonerler gelip orada yorumlayamazsa o eserler üzerinden bilgi alışverişi yapılmazsa ne bireysel anlamda kişiler gelişebilir ne de insanlar yaptıkları resimleri evlerinde biriktirmek zorunda kalırlar. Bunun İstanbul ve Türkiye camiasında olduğu gibi talep görecek ve gelişecek hâle gelmesi gerekiyor. O yüzden işin o kısmı ne yazık ki çok eksik. İNSANLAR O DUYGUYU YAŞAMALI Yani sahadan şikayetçi oluyorsunuz… Yani siz bu alanda isim yapmak istiyorsanız yolunuz Ankara ya da İstanbul’da, hatta belki ikisinden birinden geçmesi gerekiyor. Eserlerinizle oralarda isim yapmış galerilerde bulunmanız gerekiyor. Sonra eserlerinizin talep görmesi sonrasında sergi tekliflerini gelmesi gerekiyor. Artık kartopunun çığa dönüşmesi gibi… Eğer siz sürekli üretiyorsanız, bunun için kendinizi geliştiriyorsanız biraz da özgünseniz o zaman arkası geliyor. Ama Trabzon ölçeğinde iseniz buranın dışına çıkmıyorsanız sadece Instagram’dan Facebook’tan resimlerinizi dünyaya duyuyorsanız da Trabzon sınırlarında kalıyorsunuz. İnsanların gelip o resmin karşısına durup o duyguyu hissetmeden, sizinle iletişime geçmeden o resimleri gerçekten ne kadar anlamlı ve değerli olduğunu anlama şansı bile yok. 25 ESERİM VAR Şuan kaç eseriniz var? Bu sergide 25 tane eser var. Büyük çoğunluğu yağlı boya resimler. MARKA DEĞERİMİ OLUŞTURMAK İSTİYORUM Eserlerinin hepsi birbirinden kıymetli mutlaka sizi cesaretlendirmiştir. Sizi hedefiniz ne olacak? Hedefim bu resim Hülya Ulusoy’undur denilecek şekilde kendi resim alanındaki marka değerimi oluşturmak, özgünleşebilmek. Aslında her sergide hissettiğimi yaparken amaçladığım duyguları izleyenler ya da satın alanların da verebilmek. Yani aslında bir mesaj kaygısıyla çoğu yapılıyor. İnsanlar evinde o resimlere baktığında, izlediğinde günlük hayatın kaosundan sıyrılarak biraz dinginliği, sessizliği yaşaması, biraz hayal dünyasında gezinebilmesini sağlayacak sükuneti onlara vermek istiyorum. İlk dönem resimlerim bu şekilde. Ama kendi hayatımdaki tempo 24 saati 48 saate işi sıkıştıracak şekilde yaşıyor olmam, şehir hayatını yaşayan herkesin çalışsın, çalışmasın bir kaygısı bir planı bir zaman zorunluluğu olduğu için herkes evinde ya çocuğunu okula yetiştirmeye çalışıyor, ya yemeğini yetiştirmeye çalışıyor ya bir ödevi ya bir tezi yetiştirmeye çalışıyor. Herkesin bir zaman baskısı var ve hızlı yaşıyoruz. İNSANLARA HUZUR VERMEK… Bu hızlı, dinamizm, sürati huzurun içine nasıl adapte edilirim dediğimde Türk mitolojisinde de 24 Oğuz boyundan bazılarının sembolü olan gökdoğan kuşlarını bir belgeselde seyredip keşfettim. Gökdoğan kuşlarının hayattaki misyonunu öğrendikten sonra asla leş yemeyen, kendi avını kendi avlayan soy türeten, Yaradan ile insanlar arasında elçilik görevini yaptığı kabul edilen bu kuşlar… Dünyanın en hızlı kuşu 398 km hızla uçabiliyor. Kartalın pençesinden av kapabilecek kadar hızlı dalışlar yapabilen kuşlar. İşte bu hızı, bu dinamizmi, bu tutkuyu, bu disiplini, bu çalışkanlığı o sükunun ağır bastığı resimlerle aynı tempoda harmanlayarak insanların hayatı ne kadar tempolu, hızlı, stresli geçse de o anda kalıp o huzuru da yakalamak mümkündürü insanlara vermeye çalıştım. FARKLI PROJELERİM DE VAR Hocam daha çok doğayla ilgili esirleriniz var bundan sonra aynı çizgide mi devam edeceksiniz? Biraz daha somutu daha da soyutlaştırarak aslında doğanın huzuruyla buna zıt gibi görünen tempoyu hızı, sürati, dinamizmi bununla aynı potada eritip serimi biraz daha devam ettirmek istiyorum ama onun sonrasında da kafamda başka projeler var. ÇOK GÜZEL GERİ DÖNÜŞLER ALDIM Serginiz, ne zaman açıldı, ne zaman kapanacak? 17 Ocak’ta açıldı. 28 Ocak Salı günü saat 18.00’de sona erecek. Böyle bir 10-11 günlük bir süremiz oldu. Hakikaten sömestre denk geldiği için de yoğun ilgi gördü. Çocuğunu, torununu alan geldi resim alanındaki kişiler, duyanlar duymayanlara ilettiler. Defter de olmak üzere oraya çok güzel şeyler yazdılar. Bana geri bildirimler verdiler. Resimleri karşısına çayını, kahvesini alıp bir saate yakın izleyen notlar alan insanlar oldu. Ben bu girişte yazdığım huzur, sessizlik, dinginliği izleyenlere verebildiğimi gördüm. ÇOCUKLAR SANATLA HEMHAL OLMALI Son olarak neler söylemek istersiniz? Sanat hayatın aksesuarı değil, tam merkezinde olması gereken bir şey. Resmi hayatın tam odağında olmalı, ülkelerin eğitim politikası olmalı. Çocuklar, daha 3-4 yaşından itibaren sanatın her alanıyla çocukların hem hal olması gerekiyor. Müzik kulağı olmalı, işte baleden, operadan, tiyatrodan, görsel sanatlardan, ebrudan, geleneksel sanatların hepsinden atölye ortamlarında eğitim alıp zorunlu bir sanat alanında ilkokuldan itibaren eğitim hayatında onu hobi olarak yapabilecekken, sonra belki profesyonelleşebilecek bir alanda eğitim zorunlu olmalı. Yani matematik, müzik her şey değil. SANAT BÜYÜK BİR TERAPİ Sanatsız bir toplum daha travmalara karşı hazırlıksız oluyor. Daha ajite oluyor. Sosyolojik patlamalar daha fazla oluyor. Sanat insanların sivri alanlarını törpülüyor ve onların ruhunu besliyor ve büyük bir terapi alanı. Ama herkes hangi alanda bunu yapacaksa onu hobi olarak başlayıp sonra ikinci altın bilezik haline getirmesi lazım.
En Son Tv sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
