Emperyalizm ne zaman bir Müslüman ülkeye saldıracak olsa bizim laikçilerden hemen “Oh olsun!” nidaları yükselir. “Madem Müslümansın, o zaman gericisin, yobazsın, sapıksın. Kadınları tesettüre sokmaya uğraşırsan işte böyle olur! Camiye yatırım yapacağına ilime bilime yatırım yapsaydın bunlar gelmezdi başına! Müstahak sana!” Dünyada hangi dinden olursa olsun demokrat ve vicdanlı insanlar Filistinlilerin uğradığı soykırıma karşı çıkıyor. Dünyanın önde gelen üniversitelerinde İsrail protesto ediliyor. Siyaseten doğruculuk adına bile olsa kimse İsrail’e aferin demiyor. Dünyada soykırıma uğrayan zavallı Filistinlilere “çöl faresi” diyen bir Siyonist katiller var, bir de bizim laikçiler… Biliyorsunuz, “laikçi” tanımı bana ait değil. “Gerçekte laik olmadığı halde laik olduğunu söyleyen ama esasen laikliği araç olarak kullanan” anlamına geliyor. Laikçilerin dindar insanlara “dinci” demesine kinaye olarak da kullanılıyor. Bizde birkaç bilinçli istisna dışında laik yoktur. Çünkü gerçek laikler bütün dinlere eşit mesafededirler ve inandıkları dine ne kadar salgılıysalar, diğer dinlere de o kadar saygılı davranırlar. Bizim laikçileri ise İslamofobiktir. Diğer dinlerle bir sorunları yoktur, hatta severler bile (haç kolyesi takan, koluna haç dövmesi yaptıran laikçiler bile görülmüştür, din değiştirdiklerinden falan değil, işte Müslümanlara kıllık olsun…) İslam’dan, daha doğrusu Müslümanlardan nefret ederler. Hem kendi ülkesindekilerden hem de diğer ülkelerdekilerden. Tabii bu diğer ülkelerin çoğu da Arap’tır. İşte bu nedenle bizim laikçiler aynı zamanda Arap düşmanıdır. Bizim laikçiler İslamofobi ve Arap düşmanlığını modernizm sanırlar, ilericilik, solculuk sanırlar. Oysa uluslararası entelektüel dünyada birincisine “ayrımcı”, ikincisine de “ırkçı/faşist” denir. Bizim laikçiler, kendilerini anti-emperyalist solcular olarak da tanımlarlar. Emperyalizm sadece Müslümanlara saldırmaz. Geçmişte emperyalizm Kore’ye, Vietnam’a, Kamboçya’ya da saldırmış, oralarda ya iç savaş başlatmış ya da var olanı körüklemiştir. Sadece Vietnam’da üç buçuk milyon insan ölmüştür. Bunlara ABD’nin napalm bombası ile yaktıkları, kimyasal silahla böcek gibi öldürdükleri de dâhildir. Bu üç ülke de Müslüman değildi. Hatta kitap ehli bile değildi. Budist’ti ama emperyalizm onlara acımadı. Çünkü emperyalizm için dinin, milliyetin bir anlamı yoktur, onlar sadece stratejik ve ekonomik çıkarlarını gözetirler. Bütün dünya gibi bizim solcular da o dönemde bu mazlum halklardan yana olmuş, emperyalizmi lanetlemişlerdir. Ama iş ne zaman Müslüman bir ülkeye gelse, emperyalizm ne zaman bir Müslüman ülkeye saldırsa bizim solcuların, laikçilerin anti-emperyalizm boyası anında dökülür. Emperyalizm din ayrımı gözetmez ama bizim laikçiler gözetir, emperyalizm herkese saldırırken haksızdır ama Müslümanlara saldırırken haklıdır. Özetle bizim laikçiler ne laiktirler ne de anti-emperyalist… Evet, haydut İsrail İran’a saldırınca yine aynı “Oh olsun!” nidaları sosyal medyayı sardı. Ben bu ülkede bu kadar çok Siyonist olduğunu bilmiyordum. Avrupa’da bile yok bu kadar Siyonist. İran kâğıttan kaplan mıdır? Olabilir. Söylemi yapabileceklerinin çok ötesine geçmiş midir? Geçmiştir. Yüksekten atmaktadır. Peki, bu İsrail’in saldırısını haklı çıkarır mı? Zavallı Filistinlileri fiilen savunmaya çalışmak suç mudur? Benim çocukluğumda bir klişe vardı; “200 milyon Arap, 2 milyonluk İsrail’e yenildi, adam olmaz bunlardan…” İma edilen 1967 Haziran’ında gerçekleşen ve “6 Gün Savaşları” olarak bilinen Arap-İsrail savaşıdır. Savaş İsrail’in ezici galibiyeti ile bitmiş, Golan Tepeleri de dâhil bugün İsrail’in elinde tuttuğu yerler, o altı günde işgal edilmiştir. (Elbette bunun henüz yirmi yıllık İsrail devletinin kendi kuvvetleri tarafından gerçekleştirildiğine inanmak için saf olmak gerekir. Emperyalizm o gün de bu gün de İsrail’in arkasındadır) Bugün kısaca “resolution 242” olarak bilinen “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı 242” işte o savaşın arkasından alınmıştır ve birinci maddesi, “(i) İsrail silahlı kuvvetlerinin son çatışmada işgal edilen topraklardan çekilmesi” şeklindedir. Bu karar 58 yıldır uygulatılamamıştır. Oysa mesela Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 3 Ağustos 1990 tarihli, Irak’ın Kuveyt’i işgalini kınayan ve Irak’ın Kuveyt’te konuşlandırılmış tüm güçlerini koşulsuz olarak geri çekmesini talep eden 660 sayılı Kararı, 24 saat içinde uygulatılmıştır. Kuveyt’i işgal eden Saddam’ın sonunu hepimiz biliyoruz. İşte bu İşgalci İsrail, şimdi de kendisinden iki bin kilometre uzaktaki İran’a saldırmakta ve Birleşmiş Milletler öylece seyretmektedir. Belki ben bunu yazarken Birleşmiş Milletler yine hiç uygulatamayacağı bir karara imza atmaktadır ya da atacaktır. Seyredenler de, İsrail’e karşı çıkmayanlar da tarih önünde yanlış yerde durmaktadır. Ama “Oh olsun, madem Müslümansın hak ettin o saldırıyı!” diyenler, tarihin bambaşka bir yerinde saf tutmaktadırlar; Katillerin yanında…
En Son Tv sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Evet, dünyanın farklı yerlerinde benzer acılar yaşanıyor. Empati kurmalıyız; bu yazı bence önemli bir hatırlatma.
Gerçekten önemli bir konuya değinmişsiniz. Laiklik ve din arasındaki dengeyi sağlamak zorundayız.
Bu yazı, laikçilerle ilgili çok düşündürücü. Emperyalizme karşı çıkmak, din üzerinden bir ayrım yapmak adına yeterli değil.
Yazıda dikkat çekici noktalar var fakat tarafsız bir bakış açısına sahip olmalı mıyız? İnsanlar acı çekiyor.
Eleştirel bir bakış açısı getirmişsiniz ama her laik bireyi aynı şekilde değerlendirmek doğru mu?