
Varlıklarını Türk düşmanlığına adamış uluslar var:
Başlıcaları Yunan, Ermeni ve Acemler…
Yunanistan, 450 yıla yakın Türk toprağı olmuş.
İran, 800’lü yıllardan 1920’lere kadar Türkler tarafından yönetilmiş.
Ermenistan, Büyük Selçuklu Devleti’nden itibaren Türklerin egemenliğinde yer almış.
Bugün, Türk bakiyesi bu devletler, her fırsatta Türkiye’ye düşmanlık yaparlar.
Yunanistan açıktan kin kusar.
Ermenistan fırsatın gelmesini bekler.
Persler, acem oyunlarıyla arkadan dolanır.
Yunan hükümetleri, her fırsatta Türkiye’nin önünü kesmeye çalışır.
Ermeni diasporası, Türkiye’nin aleyhine lobi faaliyetleri yapar.
İran, Şii kartıyla mezhepçilik fitnesi sokar.
Her üç ülke de her zaman teröre destek olur.
Yunanistan, 19 Mayıs’ı sözde Pontus soykırımı günü kabul eder.
Ermeniler, 24 Nisan’ı sözde soykırım olarak dikte eder.
Acemler, iki Türk devletinin savaşı olan Çaldıran’ı şehitler günü ilan eder.
Yunanistan, bizimle sürekli bir mücadele halindedir.
Kıbrıs’ta, Ege’de ve Akdeniz’de sürekli sorun çıkarır.
Pan Helenizm ve Megali İdea’sını sürekli canlı tutar.
Ermenistan; Azerbaycan toprağı Karabağ’ı işgal eder, soykırım yapar.
Egemen toprağımız Ağrı Dağı’nı devlet armasına koyar.
İran, Karabağ Savaşı’nda Ermenistan’ı destekler.
Suriye’de, Türkiye’nin desteklediği yönetimin tökezlemesini bekler.
En son, Yunanistan Başbakanı ve Savunma Bakanı’nın 19 ve 29 Mayıs’taki açıklamaları…
İftira, yalan, kurgu ve nefretten oluşan beyanlar…
Biz ne yapıyoruz?
Yıllardır yaptığımızı yapıyoruz.
Alttan alıyoruz, mülayim davranıyoruz.
Türkiye’nin artık alttan aldığı dönemlerin geride kalmış olması lazım.
Dış politikada sert ve üstencil bir tavır geliştirme zamanıdır.
Bugün, Yunanistan’da 150 bine yakın Türk yaşamaktadır.
İran’ın nüfusunun yaklaşık %45’ni Türkler oluşturmaktadır.
Ermenistan’ın başkenti Erivan, tarihi Revan Türk Hanlığı olarak anılmaktadır.
Birilerinin, bunları muhataplarına hatırlatması gerekir.
1913’te kurulan Batı Trakya Türk Cumhuriyeti ve Güney Azerbaycan kartları kullanılmalıdır.
Son söz de içimizdeki tarih bilmezlere olsun:
Osmanlı’dan ilk kopan millet, 1829 yılında Yunanlar, son ayrılanlar Araplar olmuştur.
Bırakın Araplara küfretmeyi; illa sövecekseniz, düşmanlık için her imkanı kullanan Yunan’a sövün.
Tatil için Yunan işgalindeki adalara giden vatandaşlar!
Egedeki adalara gideceğinize karış karış Anadolu’yu gezin.
Gezin ki, tarihimizin azametini görün; paramız içerde kalsın.
En Son Tv sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Geçmişe odaklanıp düşmanlık yaratmak yerine daha iyi bir gelecek için barışçi çözümler aramalıyız.
Makalenizin genel tonu oldukça sert. Bu kadar düşmanca bir yaklaşım Türkiye’ye nasıl fayda sağlayabilir?
Yazıyı ilginç buldum. Tarihimize bakarak gelecek için ne yapmalıyız? Türkiye daha proaktif olmalı.
Farklı bir bakış açısıyla yaklaşmak gerek. Dış politika sadece askeri değil, siyasi ve ekonomik açıdan da ele alınmalıdır.
Her üç ülkenin de Türkiye’ye karşı duruşunun tarihsel kökleri var. Ama bu, her zaman düşmanlık demek mi?
Bir tarih okuru olarak, Osmanlı’nın mirasını anlamak önemli, ama geçmişe saplanmak mı gerekiyor?
Makale çok etkileyici ve düşündürücü, özellikle tarihsel bağlamı çok iyi anlatmışsınız.
Yunanistan ile ilişkilerimizin bu kadar gergin olmasına şaşırmamalıyız. Tarihimize bakınca, cevapları kolayca bulabiliyoruz.
Bu tarihi perspektif kesinlikle ilginç. Bizim yapmamız gereken daha çok strateji geliştirmek.
Yunan ve Ermeni diasporalarının Türkiye’ye karşı olan tavırlarını anlamak önemli, ama sürekliği sağlamak da şart.
İran, Yunanistan ve Ermenistan ile olan ilişkiler konusunda daha detaylı bir analiz yapılabilir mi? Bunu merak ediyorum.
Burada bahsedilen konular çoğu zaman halk arasında tartışılıyor. Neden kamuoyuna daha fazla bilgi sunulmuyor?
Her zaman olduğu gibi, tarihsel gerçekler iyi bir şekilde özetlenmiş. Fakat sert dış politikanın sonuçları ne olur?
Türkiye’nin tarihi boyunca bu uluslarla olan ilişkiler zor olmuştur, ama askeri güçten çok diplomasi önemlidir.
Yazının tarihi ve güncel durumu ele alış şekli çok iyi. Ancak kışkırtıcı bir dil kullanmak yerine daha yapıcı bir diyalog önerilmeli.